Ara TCK Madde 106 – Tehdit Suçu - 2025 - Ulus

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu – 2025

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu

TCK Madde 106 – Tehdit suçu, bir kimsenin yaşamına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına veya mal varlığına yönelik zarar verme yönünde korkutulması hâlinde oluşan bir suç türüdür. Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenen tehdit suçu, bireylerin psikolojik güvenliğini ve toplumsal huzuru koruma amacı taşır. Tehdit eylemi, gerek sözle gerekse davranışla gerçekleşebilir ve suçun oluşabilmesi için mağdurun bu tehdidi ciddi şekilde algılaması gerekir.

Tehdit suçu, uygulamada sık karşılaşılan suç tiplerinden biridir ve sıklıkla hakaret, yaralama, şantaj gibi diğer suçlarla birlikte işlenir. Bu nedenle, suça ilişkin değerlendirme yapılırken failin kastı, eylemin niteliği ve mağdurun durumu birlikte değerlendirilir.

Tehdit suçunun temel unsurları nelerdir?

Tehdit suçunun oluşabilmesi için bazı unsurların bir araya gelmesi gerekir. Bu unsurlar, hem failin eylemi hem de mağdurun algısı açısından değerlendirilir:

  • Fail, mağduru korkutacak nitelikte ciddi bir zarar tehdidinde bulunmalıdır.

  • Tehdit, mağdurun yaşamı, vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlığı ya da mal varlığına yönelik olmalıdır.

  • Tehdit, mağdur tarafından algılanmalı ve ciddiye alınmalıdır.

  • Eylem, şaka, alay ya da abartılı söylem niteliğinde olmamalıdır.

Örneğin, “Seni öldüreceğim” şeklinde doğrudan ifade edilen sözler tehdit suçu sayılabilir. Ancak bu tür ifadelerin olayın bağlamına göre değerlendirilmesi gerekir. Tehdit eyleminin yazılı, sözlü, elektronik mesajla veya davranışla gerçekleştirilmiş olması mümkündür.

Tehdit suçu hangi durumlarda cezalandırılır?

Tehdit suçu, TCK m.106’ya göre iki farklı durumda cezalandırılır:

1. Hayata, bedene veya cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit (TCK 106/1-1):
Bu durumda, fail 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tehdit, açık ve doğrudan bir saldırı kastı taşımalıdır.

2. Mal varlığına zarar verme tehdidi (TCK 106/1-2):
Failin, mağdurun malına zarar vereceği veya sair zarar verici bir fiil işleyeceği tehdidinde bulunması hâlinde, şikayet koşuluyla 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası uygulanır.

Tehdit suçunun kamu görevlisine karşı işlenmesi, kamu düzenini tehdit ettiği için daha ağır sonuç doğurabilir. Bu tür durumlarda ceza artışı uygulanabilir.

TCK 106 – Tehdit Suçu Kanun Fıkralarına Göre Tablo

Fıkra İçerik
TCK 106/1 Bir kimseyi, bir başkasını öldürmek, kendisinin veya yakınının vücut veya cinsel dokunulmazlığına karşı bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişinin, malvarlığı itibarıyla büyük zarara uğrayacağından, kendisinin veya yakınının şeref veya saygınlığına saldırılacağından ya da sair bir kötülük yapılacağından bahisle tehdit edilmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
TCK 106/2-a Tehdidin; silâhla,
TCK 106/2-b Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
TCK 106/2-c İmzasız mektup veya özel işaretlerle,
TCK 106/2-d Birden fazla kişi ile birlikte,
TCK 106/2-e Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak yapılması hâlinde, faile, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK 106/3 Tehdidin, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla yapılması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Nitelikli tehdit suçu nedir ve cezaları nelerdir?

Tehdit suçu bazı hallerde daha ağır ceza gerektirir. Bu durumlar nitelikli tehdit suçu olarak adlandırılır ve TCK m.106/2’de sayılmıştır. Bu tür tehditler, sıradan tehditten daha yüksek cezai yaptırımlara tabidir:

  • Silahla tehdit: Failin ateşli silah veya kesici alet gibi bir vasıta kullanarak tehditte bulunması.

  • Birden fazla kişiyle tehdit: Kalabalık bir grubun birlikte tehdit etmesi.

  • Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılarak tehdit: Örneğin, bir polis memurunun görevini aşarak bir kişiyi korkutması.

  • İmzasız mektup veya özel işaretle tehdit: Korku yaratmak amacıyla anonim yöntemlerle tehditte bulunulması.

  • Örgüt adına ya da örgüt mensubu gibi davranarak tehdit: Terörle bağlantılı tehditlerde uygulanan özel durum.

Bu hallerde verilecek ceza 2 yıldan başlayıp 5 yıla kadar çıkabilir. Silahla işlenen tehdit suçu, yargılamalarda en sık rastlanan nitelikli tehdit örneklerinden biridir ve delillendirilmesi halinde ağır ceza mahkemelerinde yargılamaya konu olabilir.

Tehdit suçu şikayete tabi midir?

Tehdit suçunun şikayete tabi olup olmaması, tehdidin türüne göre değişir:

  • Hayata, bedene veya cinsel dokunulmazlığa yönelik tehditlerde suç resen (kendiliğinden) soruşturulur.

  • Malvarlığına yönelik tehditlerde ise suç şikayete bağlıdır.

Şikayet süresi, mağdurun suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Bu süre içinde yapılmayan şikayetler geçersiz olur. Ancak kamu davasına tabi tehdit suçlarında herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın savcılık soruşturma başlatabilir.

Tehdit suçu hangi mahkemede görülür?

Tehdit suçu, temel şekliyle işlendiğinde Asliye Ceza Mahkemesi‘nin görev alanına girer. Ancak tehdit suçu nitelikli şekilde işlendiğinde ya da silahla tehdit gibi daha ağır cezayı gerektiren durumlar söz konusuysa, yargılama Ağır Ceza Mahkemesi‘nde yapılabilir.

Şikayet hakkı bulunan mağdurlar, doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak suç duyurusunda bulunabilir. Bu başvuru sonrası savcılık tarafından soruşturma başlatılır.

Tehdit suçu delilleri nelerdir ve nasıl değerlendirilir?

Tehdit suçunda delil bulmak bazen zor olabilir çünkü suç çoğu zaman gizli ortamlarda işlenir. Ancak şu tür deliller mahkemeler tarafından dikkate alınır:

Mağdurun korku yaşadığını gösteren davranışlar da delil sayılabilir. Delil yetersizliğinde, sanık lehine değerlendirme yapılabilir. Bu nedenle, olayın yaşandığı anda delil toplanması büyük önem taşır.

Tehdit suçu uzlaşma kapsamında mıdır?

Basit tehdit suçu bazı durumlarda uzlaştırma kapsamındadır. Eğer suç şikayete tabi bir nitelik taşıyorsa ve kamu düzenine doğrudan etki etmiyorsa, taraflar uzlaştırma yoluna gidebilir. Ancak nitelikli tehdit suçu, kamu görevlisine yönelik tehdit ya da örgüt bağlantılı tehdit durumlarında uzlaşma uygulanamaz.

Uzlaştırma süreci, savcılığın yönlendirmesiyle başlatılır ve uzlaşma sağlanırsa ceza yargılaması düşer. Bu yol, özellikle ilk kez suç işleyen kişiler için önemlidir.

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Sıkça Sorulan Sorular
TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Sıkça Sorulan Sorular

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Sıkça Sorulan Sorular

TCK Madde 106 tehdit suçu nedir?

TCK Madde 106 tehdit suçu, bir kişiye yaşamına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına ya da mal varlığına zarar verileceği yönünde ciddi korku uyandıracak şekilde yapılan eylemleri kapsar. Failin bu tehdidi ciddi olarak ifade etmesi ve mağdurun da bunu ciddiye alması gerekir. Tehdit suçunun oluşması için fiilin yalnızca sözle değil, yazıyla, görsel veya dijital araçlarla da gerçekleştirilmesi mümkündür.

Tehdit suçu ceza hukuku açısından bireyin psikolojik bütünlüğünü ve güvenlik duygusunu koruma altına alan önemli suç tiplerinden biridir.

Tehdit suçunun oluşabilmesi için hangi şartlar gerekir?

Tehdit suçunun oluşabilmesi için failin mağduru ciddi bir tehlikeyle korkutması, tehdidin kişiye yönelik olması ve mağdurun tehdidi gerçek bir tehlike olarak algılaması gerekir. Sözle, yazıyla, davranışla ya da teknolojik yollarla gerçekleştirilen tehditler bu kapsamdadır.

Bu suçta kast unsuru aranır. Yani failin tehdit ederek korkutma iradesi taşıması gerekir. Ayrıca mağdurun tehdit içerikli söz veya davranışı algılaması ve ciddiye alması da gereklidir. Bu nedenle olayın gerçekleştiği ortam, taraflar arasındaki ilişki ve kullanılan ifadeler dikkatle değerlendirilir.

TCK 106 tehdit suçu hangi ceza ile cezalandırılır?

Basit tehdit suçlarında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülür. Ancak tehdit suçunun silahla, birden fazla kişiyle ya da kamu görevinin nüfuzu kullanılarak işlenmesi halinde ceza 2 yıldan 5 yıla kadar çıkabilir. Bu durumlar nitelikli tehdit olarak değerlendirilir.

Nitelikli haller, suçun ağırlığını artıran ve failin cezasını yükselten özel durumlardır. Özellikle örgüt bağlantılı tehdit suçu, uygulamada sık rastlanan ağırlaştırıcı bir unsur olup, mahkeme tarafından ciddi şekilde değerlendirilir. TCK 106/2 kapsamında düzenlenen bu durumlar, suçun basit halinden farklıdır ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına girer.

TCK 106 kapsamında tehdit suçunun şikayete tabi olduğu haller nelerdir?

Tehdit suçunun malvarlığına zarar verme şeklinde işlenmesi durumunda suç, mağdurun şikayet şartına bağlıdır. Şikayet süresi, mağdurun fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Ancak yaşam veya beden dokunulmazlığına yönelik tehditler resen soruşturulur.

Şikayete tabi olan tehdit suçlarında, mağdur süresi içinde suç duyurusunda bulunmazsa soruşturma yapılamaz. Ancak kamu davasına tabi tehditlerde Cumhuriyet Savcılığı re’sen harekete geçerek doğrudan soruşturma başlatabilir. Bu nedenle tehdidin içeriği ve yöneldiği değer, şikayet koşulunu belirlemede önemlidir.

Tehdit suçu hangi mahkemede görülür?

Tehdit suçunun temel şekli Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanır. Ancak suç nitelikli hâlde işlenmişse ve daha yüksek hapis cezası öngörülüyorsa Ağır Ceza Mahkemesi görevli olur. Suçun mahiyeti, mahkemenin belirlenmesinde esas alınır.

Ağır Ceza Mahkemesi görevi, özellikle suç örgütü bağlantılı tehditlerde veya kamu görevlilerine yönelik tehditte devreye girer. Bu ayrım, usul ve yetki açısından büyük önem taşır. Mağdurun şikayeti üzerine başlatılan soruşturmalar ise savcılık bünyesinde yürütülür.

Tehdit suçunda delil olarak ne sunulabilir?

Tehdit suçunda tanık beyanları, mesaj kayıtları, sosyal medya yazışmaları, ses kayıtları, kamera görüntüleri gibi her türlü yazılı veya görsel veri delil olarak kabul edilebilir. Mağdurun korku yaşadığını gösteren davranışlar da delil niteliği taşır.

Ayrıca tehdit suçlarında, dijital deliller (örneğin WhatsApp mesajları, e-posta kayıtları, sosyal medya paylaşımları) giderek daha fazla önem kazanmıştır. Bu verilerin usule uygun şekilde elde edilmesi ve zaman damgası taşıması, mahkemede delil değerini artırır. Gerekirse bilirkişi incelemesi ile deliller doğrulanabilir.

Tehdit suçu uzlaştırmaya tabi midir?

Tehdit suçunun mal varlığına yönelik ve şikayete bağlı olan halleri uzlaştırma kapsamındadır. Ancak nitelikli tehdit suçlarında, kamu görevlisine karşı tehditte veya örgüt bağlantılı tehditlerde uzlaştırma uygulanamaz. Uzlaştırma teklifi savcılık tarafından yapılır.

Uzlaştırma sağlanırsa dava açılmaz veya açılmış dava düşer. Ancak tarafların anlaşamaması hâlinde yargılama kaldığı yerden devam eder. Bu süreçte, mağdurun zararının giderilmesi veya özür dilenmesi gibi yollarla anlaşma sağlanabilir. Uzlaştırma, özellikle ilk kez suç işleyen sanıklar için cezai sorumluluğu hafifletici bir alternatif olabilir.

Tehdit suçu ne kadar sürede sonuçlanır?

Tehdit suçuna ilişkin davalarda yargılama süresi, mahkemenin yoğunluğuna ve delillerin toplanmasına bağlı olarak değişir. Ortalama olarak 6 ay ile 1 yıl arasında sonuçlanabilir. Uzlaştırma yoluna gidilirse süreç daha kısa sürede tamamlanabilir.

Ancak delil yetersizliği, tanıkların ifadesinin alınamaması, bilirkişi raporu beklenmesi gibi nedenlerle dava süresi uzayabilir. Uzlaştırmaya gidilen dosyalarda ise süreç genellikle birkaç hafta içinde neticelenir. Tarafların anlaşması durumunda, mahkeme aşamasına geçmeden dosya kapatılabilir.

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Yargıtay Kararları
TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Yargıtay Kararları

TCK Madde 106 – Tehdit Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Ceza Dairesi         2025/7355 E.  ,  2025/11359 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/307 E., 2023/707 K.
SUÇ : Mala zarar verme
KARAR : Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması

I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.05.2025 tarihli ve KYB-2025/57045 sayılı kanun yararına bozma isteminin;

“Dosya kapsamına göre, sanık hakkında silahla tehdit ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda silahla tehdit suçundan sanığın beraatine karar verildiği, bu durumda sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına engel olan silahla tehdit suçundan beraat kararı verilmesi sebebiyle, mala zarar verme suçu yönünden uzlaştırmaya engel olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘uzlaşma’ başlıklı 253/3. maddesinde yer alan “…Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemenin uygulama olanağının kalmadığı, bu hâli ile mala zarar verme suçu yönünden 5271 sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
Dosya kapsamına göre, hükümlü … hakkında şikâyetçiye yönelik eylemleri nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 125/1 ve 151/1. maddeleri uyarınca silahla tehdit, hakaret ve mala zarar verme suçlarından kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde hükümlünün silahla tehdit ve hakaret suçlarından beraatine, mala zarar verme suçundan ise cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmış ise de, hükümlü hakkında silahla tehdit suçundan beraat kararı verilmesi sebebiyle mala zarar verme suçu yönünden uzlaştırmaya engel olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/3. maddesinde yer alan “…Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemenin uygulanma olanağının kalmadığı, bu hâli ile mala zarar verme suçu yönünden 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesindeki esas ve usûllere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre hükümlünün hukukî durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, mala zarar verme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur.
III. KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE, Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 11.07.2023 tarihli ve 2022/307 Esas, 2023/707 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309/3. maddesi gereği KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309/4. maddesinin (b) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.06.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2013/35561 E.  ,  2016/2036 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için; silahın, tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının yanında, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması gerekir. Bu nedenle, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.
Mahkemece sanığın, mağduru yokluğunda silahla tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eyleminin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde tanımlanan mağdurun hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştirme niteliğinde olduğu gözetilmeden, suçun vasfında yanılgıya düşülerek, TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,
2)Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY:
Sanığın, amcasına kızarak geceleyin evinin bahçesine girdikten sonra kurusıkı silahını çıkartıp mağdurun nerede olduğunu sorduktan sonra onu öldüreceğini söyleyerek gıyabında tehdit etmesi nedeniyle TCK’nın 106/2-a. maddesi uyarınca mahkumiyete hükmedilmiştir.
Mahkemenin tehdit suçuna ilişkin hükmü Dairemizce, silahın, mağdurun evinde arabasında veya eşyalarında iz ve emare gibi belirtiler oluşturacak tarzda kullanılmamış olması nedeniyle yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmayacağı ve eylemin TCK’nın 106/1. maddesinde öngörülen temel tehdit suçunu oluşturacağı kanaatiyle bozulmuştur.
Bu noktada değerlendirilmesi gereken husus sanığın eyleminin 5237 sayılı T.C.K.’nın 106/2-a maddesi kapsamında kalıp kalmadığıdır. Kanun koyucunun tehdit suçunun silahla işlenmesini nitelikli hal saymasındaki amaç silahla tehdidin, kişinin iç dünyasında oluşturduğu korku kaygı ve tedirginliğin silahsız eyleme göre daha yoğun olmasına dayanmaktadır. Yoklukta tehdit eyleminde mağdur silahı bizzat görmemekte ise de, tehdit eyleminin, kişinin yokluğunda, ona iletilmek üzere ya da iletileceğini bilerek eylemin işlenebileceği de kabul edilmektedir. Bir kimsenin yokluğunda tehdit edilmesi halinde, tehditin gerçekleştirilmesi sırasındaki araç ve hareket biçimi de mağdur kişiye aynen aktarılıp iletileceğinden, silahın tehdit eyleminde araç olarak kullanıldığı sırada muhatabın orada bulunmaması, suçun vasfını değiştirmeyecektir.
Mağdur eylem sırasında orada faille yüzyüze bulunmasa bile, silahla öldürmeye ya da ölümle tehdide gelen kişinin, hazır bulunan üçüncü kişiye söylediği sözler ya da silahla gerçekleştirdiği davranışlar, failin hareket ve söylemleri aynen kendisine iletildiğinde, ileride gerçekleştirilmesi veya oluşması muhtemel zarara ilişkin tehlike olgusu mağdurun zihninde belirecek ve tehdit eyleminde araç olarak kullanılan silah, mağdurda oluşacak korkuyu objektif olarak arttıracağından TCK’nın 106/2. fıkrasının da söz konusu eyleme uygulanması gerekecektir.
106/2. maddenin uygulanmasında asıl olan, silahın mevcudiyeti vasıtasıyla tehdit eyleminin yüze karşı işlenmesi değil, silah vasıtasıyla yokluğunda kullanılmış olsa bile mağdurda oluşacak korkunun kuvvetlendirilmesidir. Muhatabın olay yerinde bulunmaması, söylem ya da tehdit içeren davranışların orada bulunanlar tarafından kendisine iletilmesine engel değildir ve silahla tehdit fıkrası uygulamasının, eylemin yüze karşı gerçekleştirilmesi gerektiği gibi bir koşula bağlanmasının da yasal dayanağı bulunmamaktadır. Kişiye telefonda kendisinin tüfekle ya da tabancayla öldürüleceğinden söz edilmesi halinde silahın henüz tehdit suçunun işlenmesinde araç olarak kullanılmamış olması dolayısıyla fail 106/2. madde hükmü uyarınca cezalandırılamayacak ise de, silahla mağdurun bulunduğu yere gidilip orada bulunmaması nedeniyle yüze karşı gerçekleştirilemeyen tehdit fiilinin ve zarar verilmek üzere icraya başlanılan hareketlerin tehlikesinin ciddiyeti ve mağdurda oluşturacağı korkunun, yüze karşı işlenenden daha ağır nitelikte olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Ayrıca, 106. maddenin 2. fıkrasındaki “Birden fazla kişi tarafından birlikte ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” tehdit eyleminin yoklukta işlenmesi durumunda nitelikli tehdit suçundan sanıkların mahkumiyetine karar verilirken, sadece silahla tehdidin yoklukta işlenebilmesinin, silahın suç yerinde veya mağdurun eşyalarında “iz ve emare oluşturma gibi..” delillere bağlanmasını anlamak mümkün olamayacağı gibi, aynı maddenin uygulanmasındaki çelişkileri açıklamak da mümkün olamayacaktır.
Sanığın mağdurun yokluğunda ateş etmesi halinde silahla tehditin kabul edilmesi ne ise, ateş edilmeden işlenen tehdit eyleminin de korkutuculuğu aynı derecede ve hatta işlenme biçimine göre daha ağır nitelikte olabilir. 2. Fıkranın uygulanmasında asıl olan tehditte silahın kullanılmış olmasıdır. Silahla tehdit sırasında mağdurun evine zarar verildiyse zaten 106. maddenin 3. fıkrasına göre mala zarar vermeden de ceza verileceğinden yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmadığından söz edilemeyecektir. Buna karşın silahla oluşturulan “iz ya da emarenin” suçun unsuru olarak öngörülmemesi karşısında, silahla yoklukta mağdurun evinin önünde ateş ederek silahla tehdit eylemini, orada bulunan boş kovanlara, duvarda oluşan ize vb delillere bağlamak, sanık kovanları alıp gittiğinde ya da kovanlar bulunamadığında ya da mala zarar verilmediğinde suçun temel halinin oluşacağını kabul etmek, tanıkların ifadelerini ve mağdura silahla sanığın gelip kendisini tehdit ettiği yönündeki anlatımlarını yeterli delil kabul etmemek veya yoklukta sadece silahı göstermek suretiyle ölümle mağduru tehdit etme halinde suçun temel halinin oluşacağını düşünmek maddenin öngördüğü suç ve nitelikli halin düzenlenme amacıyla uyuşmamaktadır. Zira, bir kimsenin evinin önünde ona yöneldiği anlaşılan biçimde havaya ateş eden kişinin eyleminin TCK’nın 170. ve 106/2. maddelerine uyduğu, ancak 44. Maddede öngörülen fikri içtima kuralları nedeniyle yoklukta dahi olsa silahla tehdit suçunu oluşturduğu Dairemizin yerleşik kabulü olarak mevcudiyetini sürdürülmektedir. İz ve emarenin ateş edilen yerde bulunan kovanlar olduğunun kabulüyle yapılan uygulamanın, kovanlar bulunamadığında ya da kaybolduğunda mağdurun bu eylemden haberi olsa bile tehdidin silahla olmadığını ve TCK’nın 106/1. Maddesi uyarınca cezalandırmayı gerektirdiğini düşünmek, kendi içinde çelişkili ve kamuyu tatmin etmeyen ceza uygulamalarına yol açacaktır.
Nitekim Yargıtayın yerleşik uygulaması, son zamanlar dışında, 765 sayılı Kanun döneminden beri yoklukta silahla tehditin oluşabileceği yönündeki kabul üzerinden sürdürülmektedir.
Bu nedenlerle Mahkemenin kabulünün yerinde olduğunu ve eylemin yoklukta silahla tehdit suçunu oluşturduğunu düşündüğümden eylemin, 106/1. fıkra hükmüne uyduğu gerekçesiyle verilen bozma kararına ve sayın çoğunluğun düşüncesine katılamıyorum.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2021/55 E.  ,  2022/1351 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, mala zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

KARAR

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre,sanık temyizinin tehdit ve mala zarar verme suçlarına yönelik olduğu belirlenerek dosya görüşüldü:
A- Mala zarar verme suçuna ilişkin kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibarıyla hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık … müdafisinin TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
B- Tehdit suçundan kurulan hükmün temyizinde ise;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık … müdafisinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 06/01/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık sanığın eyleminin TCK 106/2 maddede düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Tehdit suçu TCK 106 . maddede
Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir. Şeklinde düzenlenmiştir.
Tehdit suçu TCK’nın özel hükümlere ilişkin ikinci kitabın “kişilere karşı suçlar” başlıklı ikinci kısmının “hürriyete karşı suçlar” başlıklı yedinci bölümünde düzenlenmiştir. Tehdit “gözdağı” olarak ifade edilmektedir.
Hürriyete karşı suçlardan olan tehdit ile korunan hukuki değer kişilerin huzuru, güvenliği ve esenliğidir. Bu suçla amaçlanan kişilerin korkusuz, endişe duymadan, huzur içinde ve emniyet duygusuyla yaşamasının sağlanması iç huzurunun bozulmasının ve karar verme hürriyetinin engellenmesinin önüne geçilmesidir. Madde gerekçesinde korunan hukuki değer; “…, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde ifade edilmiştir. Madde gerekçesinde açık bir şekilde korunan hukuki değer kişinin hiçbir dış zor zorlama olmadan özgür iradesi ile karar verme ve hareket etme özgürlüğü olarak tanımlanmıştır.
Tehdit eyleminin belli bir kişinin karar verme ve hareket etme özgürlüğüne yönelmelidir. Belli bir kişiyi hedef almayan söz ve davranışlar tehdit suçunu oluşturmaz. Bu kapsamda tüzel kişilere yönelik eylemler de tehdit suçunu oluşturmaz.
Tehdit, failin iradesine bağlı gelecekte meydana getirilmesi hedeflenen kötülüktür. Eğer geçmişe yönelik hedeflenen bir tehdit daha sonra dile getirilmiş ise ortada bir tehdit yoktur. Tehdit, TCK’nın 106’ncı maddesinin 1’inci fıkrasında iki şekilde yaptırıma bağlanmıştır. Mağdurun hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit edilmesi ilk yaptırım halidir. İkinci yaptırım hali ise, kişinin mağduru malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair kötülük edeceğinden bahisle tehdit etmesidir. Tehdit suçunun meydana gelmesi için soyut tehlike doğurmaya elverişli eylemin hangi vasıtayla olursa olsun (sözle, mektupla, işaretle vb.) karşı tarafa ulaşması gerekir. Tehdit suçunda önemli olan kullanılan vasıta değil, mağdurun kötülüğe maruz kalacağını bilmesidir. Sözle, yazıyla veya işaretle gerçekleştirilen tehdit eyleminin mağdurun iç huzurunu bozmaya, korku ve endişe meydana getirmeye elverişli olması gerekir. Elverişli olması suçun gerçekleşmesi bakımından yeterlidir. Ayrıca eylem neticesinde mağdurun sübjektif olarak iç huzurunun bozulması, korku ve endişe meydana getirmesi aranmaz. Bu aranan tehditin mağdurun iç huzurunu bozmaya mağdurda korku uyandırmaya elverişli olması yeterlidir.
TCK 106/2 maddede ise nitelikli haller sayılmıştır somut olayımızla ilişkisi nedeniyle bu hallerden biri silahla tehdittir.
5237 sayılı Kanunda hangi tür araçların silahtan sayılacağı, silah kavramının tanımı, “tanımlar balıklı” 6. maddenin (f) bendinde belirtilmitir.
Suçun silahla işlenmesi arandığından, failin silahlı olması yeterli değildir, ayrıca tehdidin gerçekletirilmesinde silahın kullanılması gerekmektedir. Tehdit eylemi, silahın teşhir edilmesiyle ve bundan mağdurun korkmasıyla gerçekleşmesi halinde uygulanacaktır. Mağduru yokluğunda, tehdidin üçüncü bir kişi aracılığıyla mağdura bildirilmesi şeklinde gerçeklemesinde ve tehdit eyleminde bulunan failin bu esnada silahlı bulunması halinde, tehdidin nitelikli hali uygulanmayacaktır. Tehdidin silahla gerçekleştirilmesi nitelikli halin gerçekleşmesi bakımından silahın kullanılması yeterlidir, silahın kullanılmaya elverişli ve uygun olması önemli değildir. Başka bir anlatımla, kullanılan silahın gerçekten kullanılmaya elverişli ve uygun olması gerekmemektedir. Mağdur üzerinde korku yaratan silahın, somut olayda boş veya gerçeğe benzemekle birlikte oyuncak ya da kuru sıkı tabanca olması önemli değildir. Buna göre, nitelikli unsurun uygulanması bakımından silahın somut olayın şartlarında ortalama bir kimseyi korkutmaya uygun ve elverişli olup olmadığına bakılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayımızla ilgisi nedeniyle eylemin yöneldiği kişi yönünden de bir değerlendirme yaparsak. Maddede açık bir şekilde tehdidin, mağdurun kendisi veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle yapılmasını aramıştır. Mağdurun kendisine, yakınına veya malvarlığına yönelik bir saldırı yapılacağı bildirilerek mağdurun özgürce düşünme ve karar alma sürecinin etkilenmesi hedeflenmektedir. Tehdit ile asıl hedef alınan mağdurun özgür irade ile karar alma sürecidir. Bu koşulun somut olayımızda özellikle irdelenmesi gerekir.
Somut olayda hayvancılıkla uğraşan sanık ile mağdurun babasına ait köpeklerin bir gün önce boğuşmaları sonucu sanığın bir köpeğinin yaralandığı. Olay günü de sanık ve mağdurun babasına ait köpeklerin karşılaşması üzerine mağdur ve sanığın köpeklerin boğuşmasını engellemek istedikleri mağdurun saldıran köpeği tuttuğu, sanığın da köpek saldırısını engellemek için ateş ettiği sabittir. Sanık mağdureye yönelik tehdit içeren hiçbir söz söylememiştir. Mağdurenin iradesi ile sanığın iradesi köpek saldırısını engelleme konusunda örtüşmektedir. Sanığın mağdurenin farklı davranmasını isteyebileceği bir eylemi yoktur. Mağdurenin farklı yönde karar almasını isteyebileceği koşullar somut olayda gerçekleşmemiştir.
Sanık tamamen köpek saldırısını önlemek için ateş ederek köpeği yaralamış ve bu eyleminden dolayı da mala zarar verme suçundan mahkum olmuştur. TCK 106/3 tehdit amacıyla mal varlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde ancak her iki suçtan hüküm kurulabileceğini düzenlemiştir. Fail mala zarar verme suçunun yanında mağdura geleceğe yönelik zarar verebileceğine ilişkin bir gözdağı vermesi halinde her iki suç oluşur. Somut olayımızda sanığın mağdureye yönelik gözdağı vermek için ateş ettiğine dair delil yoktur. Sanığın köpeğe zarar verme dışında mağdureyi tehdit kastı ile hareket etmesini gerektiren somut hiçbir veri yoktur. Bu durumda silahla tehdit suçunun varlığının kabulü her silah teşhiri ve silahla ateş etme halinde silahla tehdit suçunun oluşacağı ön kabulü sonucuna götürür ki, bu suç cezada kanunilik ilkesi ile örtüşmez.
Sanığın eyleminin sadece mala zarar verme suçunu oluşturması nedeniyle silahla tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararının bozulması yerine onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne karşıyım.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2015/26714 E.  ,  2020/190 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, kasten yaralama
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A-Sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Eyleme ve yükletilen suça yönelik, katılan …’ın temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B-Sanık … hakkında silahla tehdittehdit ve kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz talebine gelince;
1-Silahla tehdit ve tehdit suçlarından kurulan hükümler yönünden;
Sanık hakkında katılan …’a yönelik silahla tehdit ve müşteki …’a yönelik de TCK’nın 106/1-1. cümle kapsamında düzenlenen tehdit eylemini gerçekleştirdiği iddiasıyla dava açıldığı ve Mahkemece daha ağır olan silahla tehdit suçundan 43/2. maddesi uygulanarak ceza tayin edildiği anlaşılmış ise de; 7188 sayılı Kanunun 26. maddesi ile CMK’nın 253/3. maddesine aynı mağdura karşı ibaresinin eklenmesi nedeniyle, sanığın müşteki …’a yönelik TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit eyleminin, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma kapsamına alındığı, müşteki İbrahim’e yönelik tehdit suçundan uzlaşmanın gerçekleşmesi durumunda, katılan …’a yönelik silahla tehdit suçunda TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
2-Tüm suçlar yönünden;
Sanığın, hastanede beklediği esnada katılan … ve yanında bulunan arkadaşları olan müşteki … ve tanık …’in önüne geçtiklerini ve katılan …’ın kendisine hakaret ve tehdit ettiğini beyan etmesi karşısında; olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak sonucuna göre, TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünün sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2016/16129 E.  ,  2020/11167 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanığın suçlamaları kabul etmemesi, müştekinin soruşturma beyanında tanık …’ın kendisine haber vermesi üzerine balkona çıktığında, sanığın belindeki silahı göstererek tehdit ettiğini, kovuşturma evresinde ise silahı…’a göstererek iletme kastı ile kendisini öldürmekle tehdit ettiği şeklindeki anlatımları, tanık … ise aşamalarda babası olan sanığın, silahı göstererek iletme kastı ile annesini tehdit ettiği biçimindeki anlatımı karşısında, aşamalardaki sanık, müşteki ve tanık anlatımlarının yöntemince irdelenmesi, çelişkilerin giderilmeye çalışılması ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek, hangi anlatıma hangi nedenle üstünlük tanındığı açıklanıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
a-Kabule göre de; tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için, silahın tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak gösterilip mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılması gerekir, ya da mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen tehdit eyleminin, silahla tehdit suçunu oluşturabilmesi bakımından, silahın, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması icap eder. Bu itibarla, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.
Yargılamaya konu somut olayda, sanığın tabancasını göstererek iletme kastı ile…’ın annesi olan mağdureyi kastederek ‘‘onu öldüreceğim, yüzünü belirsiz yapacağım’’ şeklinde tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eylemin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacağı düşünülmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek, silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,
b-Sanığın katılana yönelik silahla tehdit eyleminden yaklaşık 14 saat önce müştekiye yönelik ”sizi öldüreceğim, çocukları kaçıracağım, bak ben o çocuklara neler yapacağım” şeklinde tehdit ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, sanığın bu eyleminin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde tanımlanan tehdit suçunun oluştuğu anlaşıldığından, sanığın, mağdura yönelik 11/08/2014 tarihindeki tehdit suçundan uzlaşmanın gerçekleşmesi durumunda sanık hakkında TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
2-Bozma kararına uyulması halinde her iki tehdit eyleminin TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü halinde ise; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
3-Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24/11/2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararın ve TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 12/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2020/564 E.  ,  2020/5105 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Silahla tehdit, hakaret, yaralama, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, suça sürüklenen çocuğun uzlaşmaya tabi olmayan silahla yaralama suçu ile silahla tehdit suçunu, TCK 106/1.1 cümlesi kapsamındaki tehdit suçundan farklı tarihte işlemiş olması nedeniyle uzlaşma hükümlerinden yararlanabileceği değerlendirilerek dosya görüşüldü:
1-Suça sürüklenen çocuk hakkında yaralama ve hakaret eylemlerinden kurulan kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca suça sürüklenen çocuk … müdafiinin TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2-Suça sürüklenen çocuk hakkında silahla tehdit ve tehdit eylemlerinden kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizinde ise;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;
a-Sanığın katılan …’a yönelik silahla tehdit ve iki gün sonra gerçekleştirdiği ölümle tehdit eylemini aynı nedenle ve aynı suç işleme kararı kapsamında, gerçekleştirmesi karşısında, silahla tehdit suçundan bir kez belirlenen cezasından, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, silahla tehdit ve tehdit eyleminden iki ayrı hüküm kurulması,
B-Ölümle tehdit suçu yönünden;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
c-Silahla tehdit suçundan uzlaşmaya varılması halinde sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
d-Suça sürüklenen çocuğun sabıkasında görülen ilamların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiş ise de, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamların engel oluşturmaması karşısında, CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılmadan, yeterli olmayan gerekçeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi         2016/1299 E.  ,  2020/2254 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Konut dokunulmazlığını ihlal, silahla tehdittehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A-Sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyizde;
Sanığa yükletilen cebir veya tehdit kullanmak suretiyle konut dokunulmazlığını ihlal eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B-Diğer suçlara yönelik temyize gelince;
1-Sanık …’ın mağdurlar …, Nejla ve Nurhayat’a yönelik ölümle tehdit eyleminde bulunduğu ve eline aldığı bıçak ile mağdurlara yönelik tehdit eylemini devam ettirdiğinin anlaşılması karşısında; eylemin bir bütün halinde bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişiye karşı tek bir eylemle zincirleme şekilde silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı yeterince açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçeyle sanık hakkında silahla tehdit ve zincirleme tehdit suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması,

2-Kabule göre de;
a-İddianame anlatımından, sanık … hakkında mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan dava açıldığı, mağdur …’ye yönelik silahla tehdit suçundan dava açıldığı ve bu suçtan hüküm kurulduğu, mağdur …’ye yönelik ayrıca tehdit suçundan açılmış bir dava da bulunmadığı gözetilmeksizin, iddianamedeki eylem ile bağlılık kuralı dikkate alınmayıp, mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan hüküm kurulmadan, dava açılmayan mağdur …’ye yönelik tehdit suçundan sanık … hakkında mahkumiyet kararı verilerek, CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,
b-Suç tarihi itibariyle sabıkasının silinme şartları oluşan sanık hakkında, tehdit suçundan dolayı giderilmesi gereken maddi zararın da olmadığı gözetilerek, daha önce kasıtlı suçlardan mahkumiyetinin olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve erteleme hükümlerine yer olmadığına karar verilmesi,
c-Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, karşı temyiz olmadığından, (B-1) nolu bozma yönünden 1412 sayılı CMUK’nın 326/son. maddesi gereği ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi         2011/11094 E.  ,  2011/14309 K.

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 6136 sayılı Yasaya aykırılık ve tehdit
HÜKÜM : Hükümlülük

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları karşısında, silahla tehdit suçunun oluşabilmesi için silahın mağdura gösterilmesinin yeterli olduğu ayrıca tehdit içeren bir söz söylemesine gerek bulunmadığı dikkate alındığında tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında; 765 sayılı TCK.nun 81. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunması nedeniyle CMK.nun 231. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayan sanık hakkında; yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün (ONANMASINA), 01.12.2011 gününde yasak silah taşıma suçundan kurulan hükümde oybirliği, tehdit suçundan kurulan hükümde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI DÜŞÜNCE : Tehdit Suçu, 5237 sayılı TCK.nun “Tehdit” başlıklı 106’ıncı maddesinde; “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silâhla,
b) ………………………………………………….,
c) …………………………………………………. ,
d) ……………………………………………………………………………..,
işlenmesi hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Tehdit suçu “Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar” içinde yer alan bir suçtur. Tehdit suçu, 765 sayılı TCK. nun 191 ve 188. maddelerinde düzenlenmişti. Yeni TCK.nun tehdit suçunu düzenlemesi ile 765 sayılı TCK.nun düzenlemesi arasında farklar mevcuttur.
Maddedeki düzenleme ile tehdit fiili müstakil olarak suç sayılmaktadır. Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere “tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde güvensizlik duygusunun meydana gelmesi önlenmiş olmaktadır. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.” Özgürce karar verebilme ve vermiş olduğu kararı hayata geçirebilme hürriyeti bireyin sahip olduğu en temel haktır.
Tehdit fiilinin suç olarak düzenlenmesiyle bireyin, korkusuz, endişe duymadan, huzur içinde ve emniyet duygusuyla yaşaması sağlanmak istenmiştir. Suçun oluşması için fiilin, mağdurun güvenlik duygusunu, iç huzurunu etkileyici, onu endişeye, korkuya sevk etmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan tehdit; mağdurun karar veya hareket hürriyetini tehlikeye koyan bir fiildir. Kişi karar verirken hiçbir baskı veya dış müdahale olmaksızın özgür davranabilmelidir. Tehdit halinde mağdur tehdit konusu tecavüzün ileride gerçekleşeceği beyanıyla korkutularak belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Maddedeki düzenlemeye bakıldığında suçun temel şekli; “mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit edilmesidir.” Öncelikle suçun varlığından söz edebilmek için ileride bir saldırının gerçekleşeceğinin mağdura bildirilmesi gerekir. Tehdit suçu Kanunda açıkça belirtilmiş olmasa dahi bu saldırının haksız bir saldırı olması gerekmektedir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda “ağır ve haksız bir zarar” vurgusu kullanılmaktaydı. Yeni kanunda suçun basit şekli bakımından bu vurgulama yapılmamış ancak suçun daha az cezayı gerektiren hali olan malvarlığına yönelik tehdit bakımından “büyük bir zarar” vurgusu yapılmıştır. Bu nedenle suçun basit şekli bakımından saldırının ağır olması gerekli değildir. Ancak kanunda belirtilmemiş olsa dahi saldırının haksız olması gerekir. Zararın büyüklüğü ise somut olayın özellikleri, özellikle mağdurun ekonomik durumu dikkate alınarak belirlenecektir. Suçun basit şekli bakımından tehdidin mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olması gerekmektedir. Bunlar dışında suçun daha az cezayı gerektiren ve takibi şikâyete bağlı olan şekli bakımından ise tehdidin malvarlığı değerlerine veya diğer hukuki değerlere yönelik olması gerekmektedir. Kanun koyucu “sair bir kötülük edeceğinden bahisle” ifadesini kullanarak tehdidin yönelebileceği değerler bakımından sınırlayıcı bir yöntem benimsememiştir. TCK m. 106/1, uğratılacağı bildirilen zararın “büyük” olması zorunluluğunu, yalnızca tehdidin konusunu oluşturan değerin “malvarlığı” olması bakımından aramıştır. Tehdit geleceğe yönelik olup, muhakkak zarar tehlikesi içerir, bu nedenle tehdit, soyut tehlike suçu niteliğindedir. Uğratılacağı bildirilen zararın mağdurun yaşamına, vücut bütünlüğüne veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olması durumunda bunun ağır olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur; buna karşılık malvarlığına yönelik zarar beyanı, ancak “büyük” ise bu suçu oluşturur.
Suçun silahla işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde; tehdidin silahla işlenmesi halinde mağdurun iç huzuruna daha ağır zarar vermesi ve silahın suçun işlenmesini kolaylaştırmasıdır. Silah kavramından ne anlaşılması gerektiği Türk Ceza Kanunu m.6’da şu şekilde düzenlenmiştir.
Buna göre “Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3.Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılır. Suçun silahla işlenmiş kabul edilebilmesi için mutlaka silahın mağdura yöneltilmiş olması zorunlu değildir. Silahın sadece gösterilmiş olması veya kabzasından çıkarılması da mağdurun iç huzurunu bozacağından ve sözle yapılacak tehdidin etkisini artıracağından nitelikli halin uygulanması gerekir. Uygulamada “kavgada korkutmak için silah gösterme ” olarak adlandırılan durumda ise değerlendirmenin çok yönlü olarak yapılması, silah gösteren kişinin meşru savunma kapsamında hareket edip etmediği, tehdit suçunu işleyip işlemediğinin somut olayın özellikleri dikkate alınarak tespiti gerekmektedir.
Tehdit suçunda mağdura, bir kötülükte bulunulacağı beyan edilmekte; bu yolla da kişinin iç huzuru ortadan kaldırılmaktadır. Bu nedenle bu suçla korunmak istenen yararın, bireyin iç huzuru, hukuksal güvenlik duygusu olduğu söylenebilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 106. maddesiyle yaptırım altına alınan eylem failin bir başkasını, kendisinin veya yakınının yaşamı, vücut dokunulmazlığı veya cinsel dokunulmazlığa yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit etmesidir. Tehditte fail tarafından mağdura bir kötülük yapılacağı, haksızlığın gerçekleştirileceği bildirilmektedir. Tehdit halinde kişi, tehdit konusu tecavüzün ileride vuku bulacağı beyanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Fail mağdura gelecekte bir kötülüğü gerçekleştireceğini bildirmektedir. Failin mağdura yönelttiği tehdit, mağdurun kendisinin veya yakınının yaşamı, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlığı, mal varlığı veya bunlar dışında kalan hukuksal açıdan korunan herhangi bir değere yönelik olmalıdır. Fail tarafından, mağdura, uğratılacağı bildirilen zarar haksız olmalıdır. Haklı bir nedene dayanan zarar bildirimleri, tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Yasa koyucu silahın mağdur üzerinde korkunun etkisini artırdığı, eylemin icrasını kolaylaştırdığı ve faile cesaret verdiği düşüncesiyle bu durumu nitelikli hal saymıştır. Silahla tehdit suçunun oluşması için fail tarafından bu silahın korkutucu gücünden bir türlü faydalanılmış olması gerekir.
Somut olaya gelince; iddianamede, sanığın oto kundaklama olayını konuşmak için yanına gelen müştekiyi hamili bulunduğu 6136 sayılı yasa kapsamında bulunan av tüfeğinin horozunu kurarak yaklaşma diyerek tehdit ettiğinden bahisle 765 sayılı TCK’nun 191/1, 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve TCK’nun 36. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
Müşteki soruşturma evresinde kollukça alınan ifadesinde; önceden tanıdığım ve oto kundaklama işini yapabileceklerini düşündüğüm kıymalı … lakabıyla tanınan sanıkla yanında tanımadığım bir şahıs olduğu halde karşılaştığımda, kendisine “… bir dakika bak sana” dediğimde, pardösünün altından kısa kesilmiş tek kırma av tüfeği çıkartarak bana doğrulttu, horozunu kurarak “bana yaklaşma” ben …’i arayacağım dedi ve o arada kolluk görevlileri gelince sanık olay yerinden kaçtı. Müştekinin yanında bulunan tanık… … ise anlatımında “sanık kısa namlulu av tüfeğini …’a doğrulttu, biraz uzakta olduğumdan ne konuştuklarını duyamadım” şeklinde görgü ve bilgisini aktarmıştır.
Sanık ise, soruşturma evresinde … bana gel lan buraya demesi üzerine bende niyetlerinin kötü olabileceğini düşündüğümden “paltomun altında sakladığım namlusu ve dipçiği kesilmiş av tüfeğini çıkararak …’e doğrulttum ve gelmeyin dedim” … da akıllı ol seni öldürürüm şeklinde beni tehdit etti şeklinde olayı anlatmış Cumhuriyet Savcısınca alınan ifadesinde de “av tüfeğini …’a doğrultup üzerime gelme dedim başka herhangi bir söz ve eylemde bulunmadım demiştir.
Kovuşturma evresinde, müşteki ve olayın tek görgü tanığı olan… … aramalara rağmen bulunamadıklarından dinlenmekten vazgeçilmiş, tanığın soruşturma evresindeki ifadesi mahkemede okunmakla yetinilmiştir.
Sanık kovuşturma evresinde de müştekiyi tehdit etmediğini kendisine ait av tüfeğini …’a doğrultup üzerime gelme şeklinde söz söylediğini bunu tehdit maksatlı değil kendisini korumak maksadıyla söylediğini savunmuştur. Mahkeme olay tarihinde sanığın oto kundaklama olayını konuşmak için yanına gelen müştekiye kendisine ait “av tüfeğini doğrultarak üzerime gelme” şeklinde tehdit fiilini işlediği kabul edilerek, 765 sayılı TCK’nun 191/2. maddesi uyarınca cezalandırılması cihetine gidilmiştir. Daire çoğunluğu, mahkemenin fiili, kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığından hükmün onanmasına karar vermiştir.
Çözümlenmesi gereken sorun, 6136 sayılı Yasa kapsamında bulunan “av tüfeğini müştekiye doğrultarak üzerime gelme” şeklindeki tehdit fiilini işleyen sanığın eyleminin, hangi yasanın hangi maddesine göre değerlendirilmesi gerekeceği ve tehdit suçunun yasal öğelerinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Bir eylemin suç teşkil etmesi için yasada belirlenen suç tipine uygun olması gerekir. 765 sayılı TCK. nun da tehdit ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi şeklinde düzenlenmiştir. Tehdit, bir kimseye haksız ve ağır bir zarara uğratılacağının bildirilmesi olduğuna ve bireyin iç huzuru ihlal edildiğine göre, mağdurda ciddi bir korku yaratmalıdır. Söylenen sözlerin ürkütücü, korkutucu, sonuç alıcı boyutta ve ağırlıkta olması gerekir. Fiilin işlendiği ortam ve söylenen sözlerin mağdurun iradesini etkileme derecesi gözetilmeli, bu nedenle eylemde sonuca elverişlilik, uygunluk, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Ani olarak oluşan ve gelişen ortamda yapılan bir hareket veya söylenen sözlerde bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği aranmalıdır. Söylenen sözlerde ciddiyet bulunmalıdır. Zira mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, Failde, böyle bir zarara uğratma düşüncesi bulunmadığı sonucuna ulaşılır. (CGK. 20.10.1998 gün ve 1998/2-252, 1998/319 sayılı kararı).
Tehdidin ciddi olup olmadığı, eylemin işlendiği ortama, olaya özgü koşullara, tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehdit edici sözün gerçekleşme olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde tartışılıp değerlendirilerek, sonuca varılması gerekir. Tehdit fiili değerlendirirken, fail ile mağdur arasındaki önceki ilişkileri ve somut olayın diğer özellikleri dikkate alınmak suretiyle bir sonuca ulaşmak daha doğru hukuki bir sonuç olacaktır. Tehditten söz edilebilmesi için, kötülüğün gerçekleştirileceğinin karşı tarafa bildirilmiş olması da gerekir. Failin söz ve hareketi uyarı niteliğindeyse, tehdit suçu oluşmaz. Suçun manevi unsurunun gerçekleşmesi bakımından önemli olan, bu davranışın bir kimseyi korkutma kastıyla yapılmış olmasıdır. Olay günü müştekinin yanında iki şahısta olduğu halde sanığa seslenmesi üzerine kendini savunma refleksi ile üzerinde taşıdığı av tüfeğini müştekiye göstererek üzerime gelme şeklindeki davranışta silahla tehdit suçunun yasal unsurları oluşmamaktadır. Aralarında olay anına kadar ciddi bir ihtilaf olduğuna dair bir beyan da bulunmamaktadır. Sanık sırf kendisine karşı bir kötülük işlenmesin veya işlenme ihtimalini ortadan kaldırmak için bu davranışta bulunduğu ve gerek soruşturma evresinde gerekse kovuşturma evresinde olayı bütün açıklığıyla anlatmış ve tehdit kastıyla hareket etmediğini savunmuştur. Ani bir karşılaşma üzerine salt silah gösteriminin silahla tehdit suçu olarak kabulü suç tanımı bakımından aranan unsurların oluşmadığını gösterir. Çünkü sanık karşı tarafa gelecekte bir kötülüğü gerçekleştireceğini de bildirmemiştir. Sadece müştekiyi uyarmakla yetinerek kendisine yönelik bir kötülükten kurtulmak istemiştir. Ayrıca ilk sözlü sataşma müşteki tarafından ileri gelmesine göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 466. maddesinde düzenlenen “kavgada korkutmak için silah çeken…….ile cezalandırılır” şeklindeki suç tanımı bakımından da korkutmak saikıyla hareket edip etmediği tartışılmaması da bir eksikliktir. Ve önceki yasa ile sonra yürürlüğe giren yasa maddelerinin karşılaştırmasında da hataya düşülmüştür. Esasen eski yasa uygulanmış olmasına göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanan uygulamaları doğrultusunda müştekiye yöneldiği kabul edilen tehdit fiilinin karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlayacak ve onun iç huzurunu bozacak onu ciddi biçimde korku ve endişeye düşürmeye elverişli ve yeterli nitelikte olup olmadığının da tartışılması gerekirdi. Belirttiğim nedenlerle sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi         2023/15271 E.  ,  2025/1200 K.

İSTİNAF SONRASI TEMYİZ
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/1947 E., 2022/1817 K.
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Yapılan ön inceleme neticesinde; sanık hakkında kurulan hükmün temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

Malı almaya yönelik tehdit ve cebir eylemi yağmaya dönüştürür.

Yağma suçunu düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 148 – “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının …. tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi,…cezalandırılır…” şeklindedir. 148. madde gerekçesinde “… Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir…” şeklinde açıklaması yapılmıştır.

Hırsızlık suçunun başlangıcından tamamlanıncaya kadar, zilyedin tasarruf olanağının kalkmasına kadar ki aşamada kullanılan cebir veya tehdit hırsızlığı yağmaya dönüştürür.

Tehdit ve cebrin malı şikâyetçinin hakimiyet alanından çıkarmaya yönelik olması gerekir, sonra gerçekleşen cebir ve tehdit eylemi yağmaya dönüştürmez.

Cebir ve tehdit malın kendisine teslimine yada geri alınmasını engellemeye yönelik ise eylem yağmaya dönüşecek, tamamlandıktan sonra kendini kurtarmaya, olay yerinden kaçmaya yönelik ise tamamlanan hırsızlık ayrıca tehdit veya müessir fiil suçlarından ceza verilecektir.

Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime ya da malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Dolayısıyla yağma suçunda mağdur, cebir veya tehdit kullanılması ve bunun sonucunda malın alınması, teslimi ya da malın alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılmaktadır. Cebir veya tehdit bir kimseyi malını teslim etmeye veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak için yapılmalıdır. Malı almak için cebir veya tehdit kullanılmalı ve bunun etkisiyle mağdurun malı vermesi gerekir. Bunun doğal sonucu olarak mağdurun malın alındığını görmesi veya en azından sanığın mallarını almak istediğini anlaması veya bilmesi gerekir.

Tehdit, malı teslime zorlamaya veya iade edilmesini istemekten vazgeçirmeye elverişli olmalıdır. Yani objektif ve orta seviyedeki herkes bu hareketi tehdit olarak anlayacak ve etkilenebilecek olmalıdır. Mağdurun aşırı korkaklığı ya da evhamları nedeniyle korkuya kapılıp eşyayı tesliminde yağma oluşmaz, hırsızlık oluşacaktır.

5237 sayılı Kanun’un temel yağmayı düzenleyen 148/1 fıkrası, 765. sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 495/1. fıkrasını özünde aynen aktarmasına rağmen 495/2. fıkrasında düzenlenen “Dolaylı yağma” yada “yağmaya dönüşen hırsızlık” denilen hususlara yer vermemiştir. 5237 sayılı Kanun’un 148 inci maddede düzenlemeye göre, mal alma işlemi tamamlanıncaya kadar uygulanan cebir veya tehdit eylemi yağmaya dönüştürmektedir. Malını hırsızlık suçunun tamamlanmasından sonra geri almak isteyen kişiye (mağdura) karşı başvurulan cebir veya tehdit, yağma suçunu oluşturmaz. Bu husus madde gerekçesinde de “Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur.

Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir” şeklinde açıkça gösterilmiştir.

Kısaca özetleyecek olursak; malın alınması veya geri alınmasının engellenmesi amacıyla cebir veya tehdit uygulanması gerekir. Hırsızlık eyleminin tamamlanmasından sonra eşyanın veya paranın geri alınması sırasında uygulanan cebir veya tehdit eylemi yağmaya dönüştürmez.

Hırsızlık açısından, doktrinde kabul edilen ve Yargıtay uygulamalarında da dayanılan “sahip olma teorisi”nin savunduğu gibi mağdurun hakimiyet alanından çıkması ile eylem tamamlanır. Hakimiyet alanıda fiziki sınırlardır. Fiziki sınırları belli olan dairenin veya binanın dışına sıcak takip olmaksızın çıkılması ile hırsızlık tamamlanacaktır.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimler kurulunun takdiri ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Katılan araç içerisinde iken sanığın geldiği, aracın kapısını açtığı, mağdura ” Çabuk in araçtan ve sesini çıkartma” dediği, aracı alarak olay yerinden uzaklaştığı şeklinde gelişen somut olayda, sanığın sarfettiği sözlerin malı teslim etmeye yönelik tehdit boyutunda olmadığı, dolayısıyla sanığın katılana ait aracı almaya yönelik tehdit ve cebirinin olmadığı, yağma suçuna ilişkin tehdit ve cebir unsurunun somut olayda bulunmadığı anlaşılmakla sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yağma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz isteği bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle Tebliğname’ye aykırı olarak BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yorum Ekle

Ulus Hukuk Logo
Ulus Hukuk Logo

Ulus Hukuk ve Danışmanlık Bürosu, 2020 yılında Kurucu Avukat Ekin Ulus tarafından, hukukun çeşitli alanlarında en yüksek standartlarda hizmet sunmak amacıyla kurulmuştur.

İletişim

0541 408 10 24
bilgi@ulus.av.tr
Remzi Oğuz Arık Mah. Bülten Sk. No: 7/14 Çankaya/Ankara

Sosyal Medya